Kemalist İktidarın Korporat Kurumları

20. yüzyıl birçok devrime sahne olmuş ve birçok yeni ideolojinin doğuşuna şahit olmuştur. Türk milli karakterinin süngülerle kazıdığı Anadolu topraklarında ise Kemalizm'in doğuşuna şahitlik edilmiştir. Kurtuluş Savaşı devam ederken ve sonrası mecliste sınıfsal sorunlar sürekli gündeme gelmiştir.

hasanhcelik - 17 Kasım 2023

Özet

    Eser; Atatürk ve onun parti kadrosunun iktisadi ve sosyal metodları ve fikirleri konusunda Korporatizm, Kooperatizm, Solidarizm çerçevesinde şekillenmiş olan "Sınıfsız, imtiyazsız" olarak ifade edilen ve oluşturulmaya çalışılan yekvücut Türk milleti fikrini taban alan Kemalizm'in ideal olarak ortaya attığı sınıfsız, iş bölümü toplumu terminolojik ve tarihsel olarak anlatmayı konu edinmiştir. Sosyolojik ve iktisadi birbirinden farklı kuramların ayırştırılarak sentezlendiği, özgün bir sentez olarak Kemalist ideolojinin temelini oluşturan sınıflara bakış, sınıf mücadelesi gibi konseptlerin tarihsel ve ideolojik yorumlanışı ve bunlara karşı geliştirilen iktisadi ve sosyal çözümler hakkında tarihsel verilere dayalı bir veri yığını oluşturulmaya çalışılmıştır. Kemalist ideolojinin sosyal ve ekonomik devrimleri, ülkenin kuruluş yıllarındaki sınıfların oluşmamış olmasının avantajı ile sınıfsız toplum fikrine evrilmiş ve sosyal teoriler bakımından Durkheim başta olmak üzere solidarist sosyal bilimcilerden etkilenmiştir. Bu etkiler ideolojik devinimin için gerekli olan şartlarla beraber oluşturulan yeni iktisadi düzende korporat kurumların önünü açmış ve başta Ali İktisat Meclisi (1927) ve İzİEKB Genel Bürosu (1935) gibi kurumların ideolojik devinimdeki rolünü belirlemiştir. Devamında açılmış olan istihsal, istihlak ve satış kooperatifleri de yine mesleki rolleri belirtmek için aracı işlev görmüştür. Eserde, bu kurumlar ve bunların temelleri, dönemin anlatıları ve açıklamaları ile ortaya koyulmuştur. Esas prensip olarak kabul edilen kooperatiflerin Korporatist düşünürlerce ne ifade ettiği ve aralarındaki bağlantılara yer verilmiştir. Ana amaç genel korporat eğilimlerin başarı oranını tartmak değil, eğilimlerin kendisine ve sebeplerine değinmektir.

Anahtar Kelimeler: Dayanışma, Kooperatifçilik, Kemalizm, Korporatizm, Sınıfsızlık, İşbölümü, Meslek Temsili

 

GİRİŞ

    20. yüzyıl birçok devrime sahne olmuş ve birçok yeni ideolojinin doğuşuna şahit olmuştur. Türk milli karakterinin süngülerle kazıdığı Anadolu topraklarında ise Kemalizm'in doğuşuna şahitlik edilmiştir. Kurtuluş Savaşı devam ederken ve sonrası mecliste sınıfsal sorunlar sürekli gündeme gelmiştir. İdeolojik devinim esnasında ise sürekli gündemde olan bu konular 1931 Parti Programından itibaren kendini göstermeye ve gelişimini temellendirmeye başlamıştır. Sınıfların varlığı ve sınıfsal çatışmalar bir sorun olarak ele alınıp Durkheim, Bourgeois gibi Solidarist ekolün öncüleri takip edilmiştir. Özellikle Durkheim iş bölümü ve dayanışma konusunda Atatürk'ü de derinden etkileyerek Medeni Bilgiler kitabına da yansımıştır. Kemalist Rejim, Durkheim ve Bourgeois'in ileri sürdüğü dayanışma, ortak menfaat ve iş bölümü etrafında şekillenen organik dayanışma fikirlerini benimseyip metod olarak pozitivizme ters düşecek bir şekilde bu fikirleri bir sosyal mühendislik çalışmasının merkezine koyma girişiminde bulundu. Bu girişimler; sınıf çatışması yerine sosyal düzenlilik, serbest piyasa yerine planlı ekonomi, multikültürel devlet yerine ulus devleti ve de sınıflar yerine iş bölümü toplumu fikri üzerinde birtakım çalışmaların yapılmasına olanak sağladı. Bu çalışmalar, solidarist korporat nitelikte ve meslek temsili üzerine duran yeni bir sınıfsız toplum imgesini taşımaktaydı. Makalede üzerinde durulacak olan konuları şekillendiren bu "imtiyazsız, sınıfsız; kaynaşmış kitle" için geliştirilen çözümler ve bu çözümler çevresinde şekillenen kurumlar, bu çözümlerin dönemi içerisinde yorumları önemli mahiyet taşımaktadır. Özellikle kooperatif teorilerinin dönem içerisinde değerlendirilişi açısından solidarizm ve korporatizmin etkilerini görmek mümkündür. Bunun yanı sıra ideolojik devinim süresince de -ki özellikle 1931 ve 1935 parti programlarını mukayese edersek anlaşılacaktır.- değişen ve gelişen iş bölümü ve sınıfsızlık konuları çokça önem kazanmıştır. Korporat kurumların ve düşünlerin değer kazandığı bu ortamda Kemalist rejim henüz ülke içerisinde ekonomik sınıfların oluşmamış olmasını fırsat bilerek Solidarist Korporat görüşü devlet güdümüne alma girişimlerinde bulundu. Bu girişimler için Kemalist rejim farklı kurumları kullanmasına karşın temel fikri ve sloganı sabit tutarak  Atatürk'ün, "Bizim halkımızın menfaatleri yekdiğerinden ayrılır sınıflar halinde değil; bilakis mevcudiyetleri ve mesaisi neticesi yekdiğerinden lazım olan sınıflardan ibarettir."[1] sözünü takip etti. Bu slogan işte bahsini etmiş olduğumuz Bourgeois ve Durkheim'in ortak menfaat ve ihtiyaç bazlı dayanışmasını temsil etmektedir. Durkheim bunu Organik Dayanışma olarak tanımladı ve şöyle açıkladı:

"Bu toplumlar (Organik dayanışma toplumları) benzer ve türdeş parçaları birbirine eklenmesi olmayıp, her biri özel bir role sahip olan ve kendileri de farklı parçalardan oluşan farklı organlar dizgesi niteliğindedirler. Toplumsal ögeler aynı biçimde düzenlenmiş de değildirler. Ne bir zincirin halkaları gibi doğrusal bir biçimde üstüste dizilmişlerdir ne de birbirlerinin içine girmişlerdir, organizmanı geri kalan kesimi izerinde düzęnleyici etkide bulunan bir merkezi organı çevresinde eşgüdülmüş ve astlık-üstlük bağlan içine konulmuşlardır. Bu organın kendisi de artık önceki durumdaki nitelikte değildir, çünkü kendi dışındaki ögeler ona bağımlı oldukları gibi kendisi de onlara bağımlıdır."[2]

    Kemalist rejim, işte bu prensibi temel alarak teori ve pratik boyutunda iş bölümünü savundu. Bunun için ise Kooperatifler, işçi dernekleri ve daha birçok kurumlara girişti. Bu kurumlardan en çok önem teşkil eden ve korporat nitelikleri üzerinde durulması gereken kurum kooperatifler olacaktır. Devamında ise diğer korporat kurumlar ve nitelikleri tartışılacaktır.

 

1. Sınıfsız Toplum, Dayanışma ve Kooperatifçilik

1.1. Tüzük ve Kongre Maddelerinde; Sınıfsızlık, Dayanışma ve Kooperatifçilik

       Kemâlizm'in sosyo-ekonomik yapısınının kökeni solidarité (dayanışma) kavramına dayanır. Atatürk'ün fikirleri ağırlıklı olarak Emile Durkheim'ın sosyal teori ve tespitlerinden etkilenmiştir. Durkheim'ın ihtiyaçlar esaslı dayanışması, iktisadi organlar olarak insanların bir araya getirerek oluşturduğu beden fikrinden ileri gelmektedir. Bu fikir ilk kez net bir şekilde İzmir iktisat kongresinde ortaya koyulmuştur. Misak-ı İktisadi kararlarının 11. Maddesinde, "Türkler hangi sınıf ve meslekte olursa olsunlar, candan sevişirler. Meslek, zümre itibariyle el ele vererek birlikler, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için seyahatler ve birleşmeler yaparlar"[3] denerek açıklanmıştır. Sonrasında "cumhuriyetçi", "laik", "halkçı", "milliyetçi" nitelemesinin yapıldığı 22 Ekim 1927 Nizamnamesinde ise herhangi bir kapsamlı açıklama bulunmuyor. Bu bakımdan Partinin ilk 4 yılında ideolojik devinim konusu nazari açıdan henüz gelişmemiştir. Lakin 13-14 Mayıs 1931 yılına gelindiğinde dört yıllık süre zarfında ideolojik devinim kendini göstermiş ve ilkeler hakkında daha kapsamlı açıklamalar verilmiştir. Bilhassa konumuz olan Halkçılık ilkesinin açıklamaları "Sınıf yok, işbölümü var" ve "Menfaatler kabiliyet ve çalışma derecesiyle orantılı olur"  başlıkları altında şu şekilde değerlendirilmiştir:

"Türkiye Cumhuriyeti halkını, ayrı ayrı sınıflardan değil ve fakat ferdi ve toplumsal mesai için işbölümü itibariyle muhtelif mesai sahiplerine ayrılmış bir camia kabul etmek esas prensiplerimizdendir.

A- Küçük çiftçiler, B- Küçük sanayi sahipleri ve esnaf, C- Amele ve işçi, Ç- Serbest meslek sahipleri, D- Sanayi sahipleri, büyük arazi ve iş sahipleri ve tüccar, Türk camiasını teşkil eden başlıca çalışma zümreleridir. Bunların her birinin çalışması diğerinin ve bütün camianın hayat ve saadeti için zaruridir. Fırka'mızın bu prensiple hedeflediği gaye, sınıf mücadelesi yerine toplumsal intizam ve dayanışma temin etmek ve birbirini bozmayacak surette menfaatlerde ahenk tesis eylemektir. Menfaatler kabiliyet ve çalışma derecesiyle orantılı olur."[4]

    Sınıfsız toplum ideali ise henüz olgunlaşma aşamasındadır. Çünkü gördüğümüz üzere işbölümü kavramı bir önceki başlıkta yeteri açıklamaya sahip değildir. Lakin 1935 Parti Programında bu kavram genişletilmiş ve işbölümü sıfatlandırması 10 bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler; çiftçi, küçük  zanaatkar, esnaf ve işçi, işmen, özgür ertik, serbest meslek sahipleri, sanayiciler, tacirler ve işyarlar olarak ayrılmıştır. Şeref Aykut bu ayrım ile partinin beklediği sonucun sınıf kavgalarının yerini sosyal bir düzenin getirdiği bir dayanışmanın alması ve menfaatlerin ortaklığına dayalı bir dayanışma olduğunu ifade ediyor.[5] Bu verilerin öncesinde 17 Şubat–4 Mart 1923 tarihleri arasında, İzmir İktisat Kongresinde dayanışmanın (solidarité) bir kolu olarak kooperatfiçiliğe mesai ayrılmıştır. Kongrenin açılışında, Atatürk’ten sonra konuşma yapan İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt, her türden şirket kurmak gerektiğini, özellikle de memleketimizin ihtiyacını tamamen ifade eden kooperatif şirketlere daha fazla önem verilmesi gerektiğini içeren bir konuşma yapmıştır. Ayrıyeten kurulacak olan kooperatiflerin çiftçilerle ortak edilmesi, kuruluş sermayesinin devletçe karşılanması vb. kararlar da sınıfsal uzlaşmacı politikaların başlangıcı olarak kabul edilebilir.[6]

    Kongre sonrası Kooperatifçilik partinin programlarının da gündemindeydi. İlk olarak 22 Ekim 1927 Programında:

"Genel olarak kredi müesseselerini dahi başlıca tedbirlerden sayıyoruz. Küçük üretici olan ziraat ve sanayi erbabına kredi temin edecek zirai kredi birlikleri ve mütekabil kredi bankaları, kooperatifler tesisini teşvik ve temin etmeye çalışacağız"[7]

    Sonrasında 13-14 Mayıs 1931 Programında:

"Çiftçimizi kredi ve üretim kooperatifleri gibi iktisadi teşekküllere mazhar etmek ve bu teşekkülleri ilerletmek ve geliştirmek gayedir. Büyük arazi ve çiftlik sahiplerinin zirai kredileri rehin karşılığında temin olunacaktır. Zirai kredinin ana müessesesi olan Ziraat Bankamızı kanuni denetim altında bulunduracak surette sahiplendirmek ve faaliyetini daha ziyade zirai sahada yoğunlaştırmak tedbiri alınacaktır. Bankanın sermayesini zirai hareket ve faaliyetlerin gelişmesini temin edecek kıymete çıkarmak, esaslı çalışma konumuz olacaktır"[8]

    14 Mayıs 1935 Parti Tüzüğünün "Kooperatifler" bölümünde de şöyle ifade ediliyor:

"Partimiz kooperatifçiliği ana prensiplerden sayar. Kredi kooperatifleri ile toprak ürünlerinin hakiki değerinden üreticileri faydalandıracak olan satış kooperatiflerinin kurulmasına ve çoğaltılmasına önem vermekteyiz. Türkiye Tarım Bankası, Tarım Kooperatifleri'nin ana bankasıdır."[9]

    şeklinde parti tüzüklerinde açıklanmıştır. Aynı şekilde ideolojik devinimin en gelişkin olduğu 1935 Kurultay Raporları incelendiğinde Gümrük ve İnhisarlar Bakanı Ali Rana Tarhan'ın ihracat malları için satış kooperatiflerinin kurulması gerektiğini ve hükümetin meşgul olacağı meselenin bu olduğunun üstünü çizer.[10]

1.2. Kooperatifçilik Teorileri; Suphi Nuri İleri, Gerhard Kessler ve Fahri Fındıkoğlu

    Kemalizm'in önemli teorisyenlerinden olan Suphi Nuri İleri ise 1935 Yılında Kooperatifçiliği açıklarken şu sözleri sarf eder: "Biriktirme ile sermaye yaratılıp sermayecinin ağır sartlarına boyun eğmemek, dayanışma ile insanlar arasında rakipliğin yerine kardeşliği geçirmek, el birliği ile çalışarak aracıların, tufeylilerin boşuna kazandıkları paraları ortaklara dağıtmak, alış verişte aldanmamak ve aldatmamak, kârın ve menfaatin yalnız yalnız maddi olmadığını anlayarak, buna inanıp sosyal, manevi ve fikri kâr ve faydalara da ayık oldukları yeri vermek, hâsılı ortakların seviyelerini yükseltmek, fikir ve vicdanlarını açmak, onlara özel faydanın yanında birde ortaklık ödev ve duygusu vermek, işte koperativçiligin ruhu budur."[11] Yine Fındıkoğlu da istihsal (üretim) kooperatifleri için sermayeciliğe karşıt bir ortaklık tanımlamasını yapar, kar ve zararın ortaklaşa olmasının sosyal dayanışmayı kuvvetlendiren bir etken olduğunu savunur. Bunun yanı sıra istihlak (tüketim) kooperatifleri için de üretim sürecine dayalı -arz talepten bağımsız- adil fiyat düzenlemeleri, sınıf çatışması yerine işbirliği, üretici-tüketici arasına giren araçların engellenmesi ve doğrudan dağıtım, kar temini yerine ihtiyaç tatmini gibi olgular üzerinde duruyor.[12] Aynı zamanda Fındıkoğlu Cumhuriyet ve öncesi dönemlerde kapitalizmin temsilcisi olan burjuvaların olmadığını ve gelişimler sırasında burjuvazinin olumsuz rolleri üstlendiğini savunur. Ve Türkiye'de batılı anlamda bir burjuva sınıfı ve kapitalist sisteminin gelişmediğinden söz eder.[13]

    Fındıkoğlu Cumhuriyet döneminde kooperatif kurumuna değinirken Kurtuluş Harbi'nin hemen sonrasında kurulan memur zümresinin ihtiyaçlarını karşılama odaklı kurulan Ankara Memurlar İstihlak Kooperatifi'nin kurulmasından başlayarak yurdun dört bir yanına kurulan istihlak kooperatiflerinden bahsetmektedir. Bunların birçoğunun istihlak kooperatifinden ziyade ham madde ve kredi tedarik eden kooperatifler olduğunu söylemektedir. Verdiği İstanbul örneğinde 36 Kooperatifin yalnız 13'ünün istihlak kooperatifi işlevi gördüğünü belirtmektedir. Bunları farklı kategoride tanımlayan Fındıkoğlu: "Mesela Madeni Eşya Sanatkarları İstihlak Kooperatifi, Hazır elbiseciler, terziler Kooperatifi, Basım Istihlak Kooperatifi, Esnaf ve Küçük Sanatkarlar istihlak Kooperatifi, Kösele ve Deri Satıcıları istihlak Kooperatifi, Yorgancı ve Hallaç San'atkarları Istihlak Kooperatifi gibi küçük sanatlarda kullanılan ham maddelerin tedariki ve istihsal gayesile istihlaki manasına gelen ayrı bir istihlak mefhumuna dayanmaktadır." sözleri ile bunların satış maksadı ile üretime destek vererek tüketim için kaynak ve kredi sağlayan kooperatifler olduğundan bahsediyor.[14] Bunlar açıkça korporat bir nitelik taşıyan üretim zümresini maddi alanda üretim ve tüketimde temsil eden kooperatiflerdir. Bu korporat nitelikleri kurumlardan hariç tutarak tüzük ve kanunlar ile de değerlendirdiğimizde  tek bir sınıfı temsil eden kurumların (Sendikalar vb.) sınıf fikirlerini temsil etmesi gereğince Takrir-i Sükün ve Parti Programı ile yasak edilmiştir. "Türkiye'de cins ve sınıf fikirlerini yayma ve sınıf kavgası amacı ile cemiyet kurulmayacaktır. Devlet, özel yönetimler ve belediye başkanlıklanıyla devlete bağlı kurumlardan hizmet karşılığı aylık ve ücret alanlar bulundukları işin sıfat ve özlüğü ile cemiyet kuramazlar." denerek bu yasak programa eklenmiştir.[15] Buna ek olarak grev, lock-out, tefecilik (ki maddi bir tahakküm kurmaya yönelik açıkça sınıfsal bir uygulamadır.), kartelizasyon ve tröst açıkça yasak edilmiştir.[16] Bahsedilmiş olan sınıfsal örgütlenme ve eylem yasaklarını Suphi Nuri İleri, korporat politikalar olarak tanımlar ve şu sözler ile ifade eder: "Artık korporasyon rejiminde ne sermayeci çıkar birliği ne zıt gruplar ne tröst ve ne de karttelere yer vardır."[17] Parti Programı da tröst ve karteli tanımlarken "Tüketicinin zararına fiyat birliği yapacak olan..." şeklinde tanımlar. Bu tanımlama aynı zamanda Ahmed Cevad'ın kooperasyonun özellikleri tanımı ile de uyuşmaktadır. Ahmed Cevad, kooperasyonların; tefecileri uzaklaştırmak ve böylece tüketiciye eşyayı ulaştırmada rahatlık sağlamak, tüketicileri kendi mamullerinin üreticisi ve dağıtıcısı kılmak gibi niteliklerine değinir.[18] Bu bakımdan Fahri Fındıkoğlu ile açıklık getirmeye çalıştığımız Kooperatiflerin korporat nitelikleri daha da açıklık kazanmıştır. Tüm bu Kemalist nazariye tanımlamaları ile Kemalizmin tatbik etmeyi amaçladığı kooperatifçiliğin bireysel kardan ayrı olduğunu açıkça görebiliyoruz. Zira Kooperatifçiliğin prensipleri de; Ortakların aynı haklara sahip olması, giriş ve çıkışta serbestlik, peşin alışveriş, yürürlükteki fiyata göre satış  yapılması ve en önemlisi karın yapılan alışveriş miktarına göre dağıtılmasıdır.[19] Bu seciyeler birazdan bahsedilecek olan, Gide'ın da bahsettiği gibi anti-kapitalist seciyelerdir.

    1933 yılında Türkiye'ye gelip İstanbul Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olmuş olan Profesör Doktor Gerhard Kessler Kooperatifi şöyle açıklıyor: "Kooperatif, iktisadi bir maksat ile bir araya gelen insanların birleşmesidir. Burada esaslı olan nokta, sermayelerin değil, iktisadi bir iş gören insanların birleşmiş olmasından ibarettir."[20] devamında Gide'ın fikirlerini aktaran Kessler (Aynı şekilde Fındıkoğlu da Charles Gide'ın anti-kapitalist kooperatif fikrini ortaya koymaktadır.) kooperatiflerin anti-kapitalist bir karaktere sahip olduğu hakkında şöyle diyor: "Kooperatiflerin 'kapitalist zihniyetle elde edilen kazancın, temettüün, kapitalizme has gelir şeklinin bertaraf edilmesi' gayesiyle vücuda gelmiş birlikler olduğu ileri sürülmüştür, Bu fikri, bilhassa Fransız kooperatif nazariyatçılarından Gide ortaya attı. Ona göre, kooperatifin mahiyetinde anti-kapitalist bir seciye mevcuttur. Hakikatte, birçok kooperatifler, bilhassa istihlak ve yapı kooperatifleri, ilk safta, kazancı değil, bilâkis åzanın tasarrufunu ve istihlâk ihtiyaçlarını hüsnü suretle tatminini istihdaf ederler."[21] aynı zamanda diğerkamlığın kooperatiflerin kuruluşunda büyük bir etkisinin olduğunu söylemektedir. Üyelerin beraberliğinin de "Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için" prensibinin bir tesiri olduğunu ileri sürer.[22] Ayrıyeten Kessler ayrıyeten sendikal hareketleri de desteklemektedir lakin bu görüşü hiçbir zaman gerçekleşmemiştir çünkü CHF sendikacılık gibi sınıfsal faaliyetleri engellemiştir. Sınıflar ve sınıfsız toplum konusunda Kemalist programın "romantik" anlayışı ile çelişse de partiye uygun amaçlar doğrultusunda -ki özellikle sınıf çatışmasının ortadan kaldırılması konusunda- dikkate alınmıştır. Cemiyyet ve devlet çıkarınının sınıfsal çıkarların önüne koyulması gerektiğini savunmuştur. Özellikle 1933 yılındaki Üniversite tasfiyelerinden sonra toplum çıkarı ve sınıf çatışması hakkındaki görüşlerinden ötürü dönemin sınıfsal uzlaşmacı politikaları üzerine göreve getirilmiştir.[23]

    Yine İleri, "Koperatifçilikte kapitalistlik ile patronluk yoktur, çünkü iş aletleri ve sermaye herkesin, bütün ortakların, yani yoğaltmanların (tüketiciler) ve işçilerindir. Koperativde işçi, memur, patron olmak birdir, herkes ancak ortaktır, soravda (istihdam) eşitlik vardır."[24] diyerek bizim kooperatif sistemimizin sermayeci ve liberal bir sistem olmadığının altını çiziyor. Zira Atatürk de Satış Kooperatiflerinden bahsederken: "Memleket üretiminin satışını tanzim etmek bir büyük iktisat işimizdir. Bir taraftan  kredi  kooperatifleri ile üretimi kolaylaştırır ve maliyet fiyatlanmızı düşürürken diğer taraftan da satış fiyatını artırmak lazımdır ki, üreticilerin emeği ziyan olmasın. Satış tedbirleri, birçok aracıların yaptığı karın mümkün mertebe çok kısmını çiftçiye götürdükten başka mallarımızın standardizasyonunu, ambalajını, tağşiş mücadelesini kendiliğinden temin edecektir. Bundan başka mahsul, alıcının istediği zaman teklif edeceği fiyatla değil, en müsait zamanında tüketici piyasalara arz edilmek suretiyle değer fiyatına satılacaktır." diyerek satış kooperatiflerinin fiyat politikasını arz-talep dengesinin dışında tutuyor ve yalnız değer üzerinden satışa olanak veriyor. Devamında Atatürk Kredi ve Satış kooperatiflerinin ortak çalışmalarının getireceği verimden şöyle bahsediyor:

"Aydın incir kooperatifçilerinin kredi ile satışı karıştıran karma bir tarzlan vardır. Esasında büsbütün aynı olması ve fakat aralannda irtibat bulunması lazım gelen bu iki işi birlikte gören Aydın tipinin de halka temin ettiği faydalar büyük olmuştur. Satış kooperatifleri, zirai kredi kooperatiflerinin eşi ve tamamlayıcısı olacaktır. Satış kooperatiflerinin alacağı mal için üreticiye asgari fiyat hesabıyla mahsulün tesliminde vereceği taksitten kredi kooperatiflerinin alacaklarını ödemek ve kredi ana bankasına vaktinde iade suretiyle faiz yükünü azaltmak ve bu vasıtayla maliyet fiyatını düşürmek gibi bir mühim faydası daha olur. Satış kooperatifleri olmaksızın yalnız zirai kredi kooperatifleri bizim memleketimiz için tek taraflı ve faydası sınırlı bir müessese halinde kalır. Bu iki kooperatif arasında sıkı alaka ve münasebet olacaktır. Gerek kredi dağıtımının salim ve iyi bir tarzda cereyanı ve gerek satış kooperatiflerinin diğeriyle paralel ve ahenkli olarak ge-lişmesi bu münasebetlerin takviyesine bağlıdır.  Kredi kooperatifleri vasıtasıyla çiftçiye verilecek milyonlarca liranın zamanında sıkıntısızca ve köylüyü sıkmadan tahsili için de yegane etken satış kooperatifleri olacaktır. Yaptığımız incelemeler neticesi, bize, esasen çok lüzumlu ve faydalı bir müessese olan satış kooperatifleri tatbikatın da bazı dikkat edilecek ve üzerinde durulacak noktalar göstermiştir."[25]

    Atatürk'ün bu söylemlerine göre Türk kooperatifçilik anlayışında kooperatifler, birbirinden bağımsız bireysel kurumlardan öte birbiri ile dayanışma ve etkileşim içinde ortak çalışmalarda bulunan kurumlardır.

 

2. Kooperatiflerde Meslek Temsili

    Peki meslek temsilinde satış kooperatifi de yer alamaz mı? Belli birtakım organları oluşturan uzmanlık alanlarının ortak bir kurumda işbirliği içinde satış yapması ve bunun fiyatının kurumlarca belirlenmesi organik bir dayanışma ortamının kolektif bilincinden kaynaklanmaz mı? Atatürk, satış kooperatiflerinin kısa tanımını yaparken "...bazen de tüketiciler arasında ve ortakların ürettikleri malları daha iyi koşullar ve fiyatlardan satmak amacıyla kurulurlar. O zaman da bu satış kooperatifi adını alır. Bu iki kooperatifin (Bir diğeri tüketim kooperatifi) hedefi, alır veya satarken aradaki aracıları kaldırmak (ki bu organik dayanışmanın isteğidir.) bu karı ortaklara bırakmaktır." sözlerini sarf ediyor.[26] O halde bir yığın meslek sahibi insanın ortaklaştığı, bu ortaklıkta satışları da ortak yaptığı bir kurum ortaklaşmış o zümreyi temsil etmektedir. Şeref Aykut "Tarım bankası kimindir?" sorusuna "Kapitali doğrudan doğruya yıllara çiftçinin verdiği paralarda birikmiş yalnız bir çiftçi bankası, yalnız bir çiftçi malıdır."[27] derken bu ortak finans kaynağını yalnız çiftçilere atfederken bir mesleki grubun temsilini yapıyor.

    Örneğin; 1923 “İstihsal Alım Satım Ortaklık Kooperatifleri" nizamnamesine dayanılarak, 1928 yılına kadar, yaklaşık 40 tane kooperatif kurulmuştur. Ödemiş Tütüncüler Alım Satım Kooperatifi (1924), Ankara Memurlar İstihlak Kooperatifi (1925), Tire Çiftçiler Kooperatifi (1927), İstanbul’da Kehribarcılar, Otomobilciler, Saraçlar ve Ayakkabıcılar Kooperatileri, Edirne ve Bursa’da Meyve-Sebze ve Konservecilik Kooperatifleri, Turgutlu’da Tuğla ve Kiremit Kooperatifi, Babadağ’da Dokumacılık Kooperatifi gibi kooperatifler kurulmuştur. Bu kooperatiflerin isimlerine ve fiili üretimlerine bakıldığında mensup olunan meslek guruplarını temsil ettiklerini anlamak kolaydır. Zira yine satış kooperatiflerinde de durum böyledir. Özellikle 2834 sayılı kanundan sonra hızla tarım satış kooperatifleri kurulmaya başlanmıştır. Bunların en önemlilerinden İzmir İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1937 yılında 2.683 ortakla, İzmir Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1937 yılında 4.510 ortakla, Giresun Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği 1938 yılında 13.364 ortakla kurulmuştur. 1938 yılında Ordu, Giresun, Bulancak, Keşap ve Trabzon Kooperatifleri kurulmuş, 28 Temmuz 1938’de, bu beş kooperatif de, kısa adı Fiskobirlik olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ni kurmuştur.[28] Bu kooperatiflerin her biri belli bir zümrenin uzmanlık alanı üzerine yaptığı istişare ve işbirliğini simgelemektedir. Zira kooperatiflerin bu niteliğinden dolayı Muhiddin Birgen gibi meslek temsilinin ateşli savunucuları da aynı zamanda kooperatif kurumunun da en büyük destekçilerindendi. Kooperatiflerin korporat çerçevede yayılması için de çalışmalar yaptı. Özellikle de tarım üretiminde kontrolün ve denetimin gerçekleşmesi adına kooperatif kurumu ehemmiyet ile teşvik ettiler.[29]

 

3. Kemalizm'de Meslek Temsili

3.1. Cumhuriyetin Köklerinde Meslek Temsili

    Kemalizm'de ilk meslek temsili İzmir İktisat Kongresi'nde (17 Şubat- 4 Mart 1923)meydana gelmiştir. Burada ilk defa sınıf kavramı yerine "Grup" kavramı kullanışmış ve halk, icra ettiği mesleki gruba göre ayrılmıştır. Bu gruplar; Sanayici Grubu, Tüccar Grubu, Çiftçi Grubu ve İşçi Grubudur. Toplam temsilcilerin (delege) toplamı 1135 kişiden oluşmaktadır. Böyle bir ayrımın sebebini ve bu ayrımdan beklenilen getiriyi dönemin İktisat Vekili Bozkurt (Mahmut Esat) Atatürk'e çektiği telgrafta, "Memleketin İktisadiyatı uzun senelerden beri unutulmuştur. İktisat amilleri dinlenmemiştir. Bu meslek adamlarını dinlemek ve onların dileklerine göre bir iktisat programı vücuda getirmek lazımdır." diyerek açıklıyor. Ve yine Esat Bozkurt sınıf meselelerine değinirken de, "...dün olduğu gibi bugün de bizde iktisadi manasıyla mütebellir bir sınıf meselesi mevcut değildir. Bizde tüccar da çiftçi de sanayi erbabı da amele de doğrudan yabancı sermayenin esir ve hizmetkarıdır. Bütün bu iktisat zümrelerinin birleşmesi, kendilerini teşkilata bağlaması lazımdır." diyerek bu duruma karşı çözüm olarak zümrelerin birleşmesini ve teşkilatlanmasını öneriyor.[30]

    Ayrıyeten bir yanılsama olarak sürekli olarak sunulan karşı argüman ise "Kemalizm'in meslek temsili, loncalarca ayrılmamıştır." söylemidir. Bu söylemin hatalı olmasının nedenleri ise çıkarım olarak Durkheim'ın meslek örgütlerini yalnız loncalar ile kısıtlamaktır. Durkheim ve Gökalp'te lonca bir şart değil örnek olarak sunulur. Esas tema mesleki bir temsil ve bütünleşmedir. Loncalar bunu pek tabi sağlıyor olabilir lakin eski loncalar için Durkheim açık eleştiri getirerek işbölümünde uzmanlaşma kavramına bir engel çıkardığını da öne sürüyor.[31] Gökalp için ise Kaçmazoğlu, "...ekonomik sınıf farklılaşmaları ortadan kaldırıldığında ve cemiyet mesleki gruplar veya loncalar temeli üzerinde kurulduğunda, sosyal halkçılık ve dolayısıyla Gökalp'in anlayışı da gerçekleşir." diyor.[32] Bu alıntıda dikkat çektiğimiz yer "veya" bağlacıdır. O halde işbölümü ve meslek temsili tek bir kelime ile açıklanamaz. Birbirlerinden farklı metod ve kurumlar da bir mesleki örgüt niteliği taşıyabilir. Bu bağlamda ele aldığımız başlıca kurumlar olan kooperatifler hakkında meslek örgütlenmesi için teşvike varacak sözler Atatürk tarafından , Başvekil İsmet (İnönü) Bey'e yolladığı 2 Şubat 1931 tarihli zirai kredi  kooperatifleri hakkındaki telgrafta şöyle ifade bulmuştur: "Mevcut teșebbüsün tatbikatı yerlerinde esaslı incelenerek, alnan olumlu neticelerden ve bu tecribelerden istifade edilerek zirai kredi kooperatiflerinin memleketin her tarafında tatbikatına geçilmesi arzu edilir. Bu teşekküllerin mıntıka mıntıka birlikler vűcuda getinmesi ve bir taraftan da üretim kooperatiflerine başlanması tedbirlerinin alınmasını rica ederim."[33]

3.2. Ali İktisat Meclisi

    Bahsedilen meslek temsili olarak ise elimizde ilk olarak Ali İktisat Meclisi gibi çok açık korporat bir yapı vardır. 25 Haziran 1927'de Ali İktisat Meclisi Kanunu meclisten geçmiştir. Aykut Kansu gerek bu meclis hakkında gerekse lağvedilmesi konuları hakkında şöyle diyor:

"Bu iktisat meclisi pek bir varlık gösteremedi. Özellikle İstanbuľdaki iş çevrelerinin hiç de olumlu degerlendirmediği bu proje Ali lktisat Meclisinin özel kesimden gelen üyeleri tarafindan baltalandı ve ilk toplantısın ancak 1928 ylında yapabilen Ali lktisat Meclisi 1935 yılında ortadan kaldırılmak zorunda kaldı. Ancak, Ali Iktisat Meclisinin lağvedilmesi de, korporatist projenin terk edildiği anlamında alnmamalıdır. Åli lktisat Meclisinin kurulma amacı Türkiye ekonomisini sıka bir siyasal denetim altna almaktı. Sanayi alanında bu denetim 1933 yılında kurulan Sümerbank aracılığyla sağlandı. Sümerbank'ın başına Âli Iktisat Meclisinin başkanlığını yapan Nurullah Esat Sümer (Soyadı anlaşılacağı üzere buradan geliyor.) getirildi. Nurullah Esat Sümer korporatizme yűrekten inanmış bir iktisatçıydı. Savașın bitimine yaklaşıldığı ve Almanya'nın sonunun artık herkes tarafindan görüldüğü 1945 yılı başlarında yayımladığı Muasır Iktisat Nizamı adlı kitabında Almanya ômeği üzerinden giderek korporatist ekonomik politikaların çağdaş dünyada uygulanan en iyi ve doğru politikalar olduğunu savunabiliyor ve liberal ekonomik politikaların çöktüğünü iddia edebiliyordu."[34]

    Liberalizm'in çöktüğünü iddia edenler arasında şaşırtıcı şekilde Celal Bayar da bulunuyordu. Ulus Gazetesi'nin 27 Ağustos 1935 tarihli basımında Bayar, Liberalizm ölmüştür başlığı altında şu sözleri söyler, "Bugün bütün acun tecimi bir taraflı değildir. Hepimiz biliyoruz ki, tecim herkes için serbest bir saha idi. Herkes kendisine kendi şahsına göre bir menfaat payı ayrılabilirdi, Takip ettiğimiz siyasayı açıkça söylüyoruz. En salahiyetli ağızlardan da birçok defa bunu işitmek suretiyle hepiniz biliyorsunuz ki, eski serbest rejime avdet etsek bile karşımızdakileri bu sistemde bulamayacağız. Bizim de acun ekonomi ahengine uymak zarureti bizi hükümetin bu hükümetlerle takib ettiği ekonomi politikasına göre yürümeğe mecbureder." Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere Kemalizm'in nazariyesinde liberalizme dönüş gibi bir konsept asla yoktur. Zira Nuri İleri de Kemalizm'i tamamlayacak olan ekonomik unsurun yalnızca Kooperatifçilik olduğuna değinerek "Ne liberal ve ne de komünist olan Kemalizmin en tabii ve en makul ekonomik rejimi yalnız ve yalnız kooperatifçiliktir."[35] sözlerini sarf ediyor. Atatürk de kooperatif kurumunu, "Kanaatim odur ki, muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir."[36] sözleri ile açıklıyor. Buna ek olarak vefatından 9 gün önce 1 Kasım 1938 yılında Celal Bayar'a yapmasını emrettiği konuşmada kooperatifler hakkında "Memleketin muhtelif yerlerinde kredi ve satış kooperatiflerinin ve birliklerinin kurulmasına devam edilmiştir. Bu cümleden olarak Karadeniz mıntıkasında fındık mahsulümüz için beş kooperatif ve bunlar için merkezi Giresun`da olmak üzere bir birlik teşkil olunmustur. Küçük esnafa ve küçük sanayi erbabına muhtaç oldukları kredileri temin etmek üzere Halk Bankası ve halk sandıkları kurulmuştur. Kredinin normal şartlar altında ucuzlatılmasının ekonomik alandaki mühim tesiri malumdur. Büyük Millet Meclisi'nin kabul buyurduğu kanunla faiz hadlerinin indirilmesini memnuniyetle karşılarım."[37] sözlerine yer vererek Cumhuriyet'in satış ve kredi meselelerinde kooperatiflere verdiği ehemmiyeti gözler önüne seriyor. Kooperatif müesseselerine verilen bu önemin tezahürü olarak, Ali İktisat Meclisi 1928 yılında toplandığı vakit zirai kooperatifler meselelerinden önemle bahsediyor.[38] Bu açıdan Korporat bir izlenim sunmakla kalmayıp bunu amaçlayan Ali İktisat meclisi ve kooperatifler birbirlerini etkileyen ve dahi tamamlayan yapılar olarak görülmektedir. Dönemin gayesi açıkça kooperatifler ile korporatist yapıları ve amaçları birbirine bağlamaktır, kooperatiflerimizde mesleki unsurların ağırlıkta olmasının nedeni de bir bakıma budur.

3.3. İnhisar İdareleri

    Ali iktisat meclisi dışında yine belli üretim zümrelerini temsil etme niteliği taşıyan kısmen korporat denebilecek İnhisar idareleri vardır. İnhisarlar İdaresi hakkında Atatürk:

"Sayın Arkadaşlarım,

'Inhisarlar İdaresi' kurumlarının mal monopol, ticarî teşekkül ve mali valorizasyon kurumu karakterini kazanması için icap eden esasli tedbirler alınmakta ve semereleri de elde edilmektedir. Çok kıymetli ve nefis mahsullerimizden biri olan tütünün ziraat usullerini düzeltmek, ziraatçıları, mahsulünü işletmek ve değer fiyatıyla satmak bakımından aydınlatmak ve korumak, tütünlerimizi dünya piyasalarına daha çok tanıtarak ihracatını azami hadde çıkarmak yolundaki gayretler iyi neticeler vermektedir. Diğer tekel maddelerinin üretim ve tüketiminde de gelişmeler görülmektedir."[39]

    diyerek Cumhuriyet'in hedefleri içerisine İnhisarların da ehemmiyetli rolüne değiniyor. Kısmen korporat denilmesinin sebebi bunların her alanda olmamasıdır. Örnekleri genellikle denetimli üretim ve yurt içi hammaddelerinden beslenen mamuller üzerindedir. Örneğin; Tütün, sigara kağıdı, kibrit ve çakmak, tuz, ispirto, içki, barut, şeker  vb. mamullerdir. Tüm bu inhisar kurumları 1931 Yılında kurulan Gümrük ve İnhisar Bakanlığı'na bağlanmıştır. Sonradan bu inhisarların kimileri kaldırılmış kimileri de millileştirmenin de ötesine gidilerek devletleştirilmiştir.[40]

3.4. İzmir İşçi ve Esnaf Kurumlar Birliği

    Bunların dışında da  partinin kurmuş olduğu esnaf ve işçi örgütlenmeleri de Kemalist dönemde meslek temsili üzerine yapılan çalışmalara örnektir. Özellikle 1930’lu yıllarda parti içerisinde bir “İş Bürosu” ile “Cumhuriyet Halk Fırkası Esnaf ve İşçi Birlikleri Teşekkülleri Bürosu” kurarak işçiler içerisinde meslek temsili ayrımları adına girişimler gerçekten ciddiye binmiş ve uygulamaya koyulmuştur. Fabrika işçileri için "Sanayi İşçiler Birliği" kurulmuştur. Daha sonraları Tütün vb. diğer mamuller adına kurulan birlikler dahil 1935 yılında İzmir İşçi ve Esnaf Birliği yönetimi altına sokulmuştur. İş kolları birlik altına alınmıştır. Bu iş kollarını teker teker sıralamak gerekirse; Ayakkabıcılar, Bakkallar, Berberler, Binek Arabacılar, Balıkçılar, Çarşı Hamalları, Deniz İşçileri, Ekmekçiler, Fırın İşçileri, Eczacı Kalfaları, Garsonlar, Güzel Sanatlar, Gümrük Hamalları, İmtiyazlı Şirketler, Kahveciler, Kolonya Baharatçılar, Kasaplar, Küçük Sanatlar, Sanayi İşçileri Sütçüler, Lokantacılar, Salon sandalcılar, Soförler, Motorlu Vesait, Müzayede Bedesteni, Terziler, Ticarethane, Işyarlar, Tütün İşçileri, Üzüm Kutucular, Yapıcılar, Yük Arabacıları, Matbaa lşçileri, İncir İşçileri... 1935 23 Kasım tarihinde toplam kuruluş sayısı yüz altmış dört (164) ve İşçi ve Esnaf toplam üye sayısı ise yaklaşık otuz bin (30.000) olarak kayda geçmiştir.[41]

    Kurumun maksad ve gayesi "Genel Büro Nizamnamesi"nde "İzmir esnaf ve işçisini mesleki alakaları ve devlet yasaları çerçevesi dahilinde yürütmek ve bilhassa aralarında içtimai ve sıhhi yardımları genişletmekle beraber iktisadi esaslar dairesinde yükselmelerini ve milletin ana varlığı içinde kendi varlıklarına ve rejime her veçhile bağlı ve faydalı kılmaktan ibarettir."[42]  denerek açıklanmıştır. Kayıt ve tahakkuk konusunda esnaf ve işçi ayrı sınıflamalar ile kayıt edilir (ayakkabıcı, kasap vb. gibi)sonrasında sınıflamalara göre ayrılan federe şubelerin istatistikleri alınır ve bildirilir. İşleyiş genel anlamda aidatlar ve "cüzdan"lar ile sağlanır. Sıhhi yardımlar konusunda ise ilaç indirimi, hastalık izni ve yardımı (5-10 lira yine ölüm durumlarında da aynı şekilde) 500 erkek veya kız çocuğunun giydirilmesi, 100 kadar çocuğun sünnet ettirilmesi, evlenecek işçiye avans ödemesi gibi vazifeler de bulunur.[43]        

    Böylece korporatist bir örgütlenme biçiminde partinin meslek zümrelerini bir birlik içerisinde toplama ve Parti-halk kaynaşması yaratma amacı İzmir içerisinde tamamlanmış oluyor. İzmir içinde yapılanan bu kuruluş ile Kemalistler, 1935 Programının 68. Maddesinde bahsedilen "Türk işçi ve esnafını örgütlemeyi iş edinme" idealini de tamamlamak adına uzun bir yol kat etmişlerdir. Bülent Varlık bu girişimin ilk olarak İzmir'de yapılmasının nedeni olarak  İzmir'deki işçi sınıfı nüfusunu örnek göstermiştir. Lakin Kemalist nazariyede planlanan ve yukarıda bahsettiğimiz gibi programlarda yer alan bu korporatist görüş İzmir'e özgü değil yurt geneline özgüdür. Yalnızca ilk faaliyetler İzmir'de yapılmıştır. Bu korporatist kurumun sonu hakkında verilen malumatlar genel olarak 20 Şubat 1947'de çıkarılan sendikalar kanunudur. Sendikalara verilen serbestlik ile kurumun işlevini yitirdiği ve 1947 yılında feshedildiği söylenir. Bu bağlamda Kemalizm-korporatizm bağlantısı olarak elimizdeki en açık ve seçik kaynaklar olarak İzmir'de kurulan esnaf ve işçiyi birleştirmek üzerine kurulu olan "İzmir İşçi ve Esnaf Birliği" ve de 1935 Parti Programının 68. maddelerini gösterebilir. Bülent Varlık bu kurumu "sarı sendika" olarak tanımlasa da bunlar açıkça korporat işçi-esnaf dernekleridir.

 

SONUÇ

    Bu kurumlar her biri Kemalist rejimin, sosyal ve ekonomik alanda toplumu denetlemek ve güdümlemek arzusu üzerine gelişmiştir. En başında Kooperatifler dayanışma için temel unsur olarak ele alınmış ve yurdun dört bir yanında teşvik edilmiştir. Dayanışma için bir araç olarak kooperatifler, fiyatların, üretimin ve dağıtımın kontrolü için önemli bir araç olarak görülmüştür. Atatürk'ün de üzerinde durduğu gibi "Birlikten kuvvet doğar." mottosu ile kooperatifler, üreticileri birleştirme ve ortak haklardan faydalandırma konusunda üretim kolaylığı sağlamanın yanı sıra üretici ve tüketiciyi birleştirme mahiyetinde başarılı görülmüştür. Zira kredi ve satış gibi konularda üreticiye uzun vadede büyük avantaj sağlamaktadır. Kooperatifler bu avantajlarının yanı sıra üretici kitlenin ortak bir mesai alanında buluşması, ürettikleri mamule göre adlandırılmaları ve bu konuda uzmanlaşmaları bakımından mesleklerin de temsilinde büyük bir pay almaktadırlar. Bu bakımdan korporatist düşünürler için de önem taşımaktadırlar. Ali İktisat Meclisi ise yine iktisadi unsurları denetleme görevi ile kurulmuş bunun yanı sıra korporat bir nitelik ile meslek zümrelerini de denet altına almaya çalışmıştır. Ayrıyeten zirai kooperatifler meselelerini de mecliste tartışmışlardır. Bu bakımdan hiçbir kurum tam anlamı ile bağımsız olmamakla beraber işbirliği içinde tutulmaya çalışılmıştır. Yine buna benzer bir denetleme unsuru olarak inhisar idaresi ithalat ve ihracatı denetlemekle beraber aynı zamanda satış kooperatifleri ile de sıkı ilişki içinde olmuşlardır. Devamında bu kurumlar içerisinde en kendine has ve belki de en çok korporat nitelikleri içerisinde barındıran İzİEKB (İzmir İşçi ve Esnaf Kurumları Birliği) meslek tesmili konusunda kapsamlı olmasının yanı sıra işçi ve esnafa verilen sorumluluklar bakımından da uyum esas alındığı ölçüde solidaristtir. İlk olarak İzmir'de kurulan bu tip bir kurumun yurt genelinde olması partinin esas isteği idi lakin Atatürk'ün ölümü sonrası gelen "karşı devrim" hamleleri tarafından engellenerek 1947 yılında feshedildi. Böylece Kemalizm'in elindeki son korporat yapı da yıkılmış oldu.

    Genel sonuç itibarile Kemalistler ve Kemalist rejim dönemin krizleri ve düşün hareketleri sonrasında orta yolcu bir görüş olarak Solidarist Korporatizmi uygulama denemeleri yapmıştır. Bu denemelerde başarı oranı tartışılmakla beraber ana fikir olan üretici zümreleri birleştirmek ve bunlar üzerinden dayanışmaya dayalı bir üretim-tüketim zinciri kurmak amaçlanmıştır. Kemalizm'in "özgün" olarak nitelendirilebilecek devlet güdümüyle oluşturulan bu korporatif kurumlara başvurması ve sonuç olarak ilkeleştirmesi onun özündeki Gökalp-Durkheim esintilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Esas olarak Kemalizm bu yolu takip ederken motivasyon olarak "İmtiyazsız, sınıfsız; kaynaşmış bir kitleyiz." sloganını kullanmıştır

 

DİPNOTLAR

[1] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 15 (1923), Şubat 2005, sf. 147.

[2] Durkheim, Emile; "Toplumsal İşbölümü", Çev. Prof. Dr. Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, Basım: 4, 2023, sf. 221.

[3] Şahinkaya, Serdar; "1923 (İzmir) İktisat Kongersi 96 Yaşında" , İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Dergisi, 22-34, Ocak 2016.

[4] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009, sf. 154; bkz. 1931 13/14 Mayıs Programı.

[5] Aykut, Şeref; "Kamalizm (1936)", Mavi Gök Yayınları, İstanbul  Ararlık 2022, sf. 55.

[6] Yıldırır, Özlem; "Türkiye'de Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi", Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Entitüsü, Dergipark 2003 c. 8 sayı 1 ve 2, 01.06.2003, sf. 21; bkz. Ticaret Bakanlığı: https://ticaret.gov.tr/kooperatifcilik/kooperatifler-hakkinda-bilgiler/tarihce#_ftn13a

[7] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayaınları, Basım: 2 c. 22 (1927-1929), Ocak 2010, sf. 42; Perinçek, Doğu; "Atatürk'ün C.H.P. Program ve Tüzükleri", 14 Mayıs 1935 Programı, Kaynak Yay, 4. Basım, 2020, sf. 107.

[8] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009, sf. 155; Perinçek, Doğu; "Atatürk'ün C.H.P. Program ve Tüzükleri", 14 Mayıs 1935 Programı, Kaynak Yay, 4. Basım, 2020, sf. 131.

[9] "C.H.P. Programı", Mayıs 1935, Ankara, Ulus Basımevi, 1935, sf. 16-17.

[10] "C.H.P. Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeler Tutulgası (9-16 Mayıs 1935)", Ulus Basımevi, 1935, sf. 133.

[11] İleri, Suphi Nuri; "Koperativler" T.C. Maarif Bakanlığı Yüksek İktisat Okulu Sayı: 110, Basım: 3, İbrahim Horoz Yayınevi (İstanbul), 1945, sf. 77.

[12] Fındıkoğlu, Z. Fahri; "Türkiye'de Kooperatifçilik,Tatbiki Sosyoloji Denemesi" İst. Üni: 537, İktisat Fakültesi: 63, İsmail Akgün Matbaası, 1953, sf. 183-190; Yazıcı, Emir; "Türkiye'de İktisadi Düşünce Tarihi Çalışmalarına Katkısı Bakımından Ord. Prof. Z. Fahri Fındıkoğlu", Marmara Üni, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ktisat Anabilim Dalı, İktisat Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi; İstanbul 2010, sf. 113.

[13] Yazıcı, Emir; "Türkiye'de İktisadi Düşünce Tarihi Çalışmalarına Katkısı Bakımından Ord. Prof. Z. Fahri Fındıkoğlu", Marmara Üni, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ktisat Anabilim Dalı, İktisat Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi; İstanbul 2010, sf. 133.

[14] Fındıkoğlu, Z. Fahri; "Türkiye'de Kooperatifçilik,Tatbiki Sosyoloji Denemesi" İst. Üni: 537, İktisat Fakültesi: 63, İsmail Akgün Matbaası, 1953, sf. 202.

[15] "C.H.P. Programı", Mayıs 1935, Ankara, Ulus Basımevi, 1935, madde 66.

[16] "C.H.P. Programı", Mayıs 1935, Ankara, Ulus Basımevi, 1935. sf. 18-21.

[17] İleri, Suphi Nuri; "Koperativler", İstanbul, Bozkurt Basımevi, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret ve Talebe Cemiyeti Neşriyatı: 77, 1935, sf. 60.

[18] Yıldırır, Özlem; "Türkiye'de Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi", Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Entitüsü, Dergipark 2003 c. 8 sayı 1 ve 2, 15-24, 01.06.2003, sf.18.

[19] Akpınar, Şevket; "Ekonomik İzm'ler Ansiklopedisi", İslamtürk Kitabevi, Basım: 2, 2000, sf. 104.

[20] Kessler, Gerhard; "Kooperatifçilik", İstanbul Üni Yayınları, no: 120, İktisat Fakültesi, no: 11, Çeviren: Z. Fahri Fındıkoğlu, 1940, sf. 4.

[21] Kessler, a.g.e. sf. 10.

[22] Kessler, a.g.e. sf. 11.

[23] Turgut, Serkan; "1930'lar Türkiyesinde Sosyolojinin İki Yüzü: Munis Tekinalp ve Gerhard Kessler" SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2021, Sayı 52, ss. 20-40, sf. 23.

[24] İleri, Suphi Nuri; "Koperativler" T.C. Maarif Bakanlığı Yüksek İktisat Okulu Sayı: 110, Basım: 3, İbrahim Horoz Yayınevi (İstanbul), 1945, sf. 85.

[25] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009, sf. 50-51.

[26] Atatürk, Mustafa Kemal; "Medeni Bilgiler", Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Basım: 2, 2010, sf. 422.

[27] Aykut, Şeref; "Kamalizm (1936)", Mavi Gök Yayınları, İstanbul  Ararlık 2022, sf. 103.

[28] Ticaret Bakanlığı: https://ticaret.gov.tr/kooperatifcilik/kooperatifler-hakkinda-bilgiler/tarihce#_ftn13a

[29] Kansu, Aykut (2002) "Türkiye'de Korporatist Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları", Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Kemalizm içinde, Cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınları, sf. 265-266.

[30] Şahinkaya, Serdar; "1923 (İzmir) İktisat Kongersi 96 Yaşında" , İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Dergisi, 22-34, Ocak 2016.

[31] Durkheim, Emile; "Toplumsal İşbölümü", Çev. Prof. Dr. Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, Basım: 4, 2023, sf. 331.

[32] Kaçmazoğlu, H. Bayram; "Türk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştırmalar", Birey Yayıncılık: 46, Basım: 2, Eylül 2002, sf. 23.

[33] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009, sf. 79.

[34] Kansu, Aykut (2002) "Türkiye'de Korporatist Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları", Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Kemalizm içinde, Cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınları, sf. 261-262.

[35] İleri, Suphi Nuri; "Koperativler", İstanbul, Bozkurt Basımevi, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret ve Talebe Cemiyeti Neşriyatı: 77, 1935, sf. 360.

[36] Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009, sf. 72.

[37] Güran, Kurtuluş; "Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis Konuşmaları (1920-1938)", İnkılap Yayınevi, İstanbul, 2020, sf. 880.

[38] Yıldırır, Özlem; "Türkiye'de Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi", Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Entitüsü, Dergipark 2003 c. 8 sayı 1 ve 2, 01.06.2003, sf. 21.

[39] Güran, a.g.e. sf 882.

[40] Akalın, Güneri; "Atatürk Dönemi Maliye Politikaları", T.C. Maliye Bakanlığı, 29.10.2008, sf. 107-109.

[41] İleri, Ülkü; "Tek Partili Dönem'de (1923-1946) İşçi Örgütlerini Güçleştiren ve Hazırlayan Etmenler", TÜHİŞ İş Hukuku ve İktisat Dergisi, c. 21. Sayı: 5-6, Ağustos-Kasım 2008, sf. 72-73.

[42] Varlık, Bülent; "İzmir İşçi ve Esnaf Birlikleri Genel Bürosu Nizamnamesi", Kebikeç, Sayı: 5,1997, sf. 202.

[43] Varlık, Bülent; "İZMİR İŞÇİ-ESNAF KURUMLARI BİRLİĞİ YARDIM TALİMATNAMELERİ (1935-1936)", Kebikeç, Sayı: 4, 1996, sf. 197.

 

KAYNAKÇA

Atatürk, Mustafa Kemal; "Medeni Bilgiler", Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Basım: 2, 2010.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 15 (1923), Şubat 2005.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayaınları, Basım: 2 c. 22 (1927-1929), Ocak 2010.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 25 (1931-1932), Nisan 2009.

Atatürk'ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Basım: 1, c. 27 (1934-1935), Temmuz 2010.

Akalın, Güneri; "Atatürk Dönemi Maliye Politikaları", T.C. Maliye Bakanlığı, 29.10.2008.

Akpınar, Şevket; "Ekonomik İzm'ler Ansiklopedisi", İslamtürk Kitabevi, Basım: 2, 2000.

Aykut, Şeref; "Kamalizm (1936)", Mavi Gök Yayınları, İstanbul  Ararlık 2022.

"C.H.P. Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeler Tutulgası (9-16 Mayıs 1935)", Ulus Basımevi, 1935.

"C.H.P. Programı", Mayıs 1935, Ankara, Ulus Basımevi, 1935.

Durkheim, Emile; "Toplumsal İşbölümü", Çev. Prof. Dr. Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, Basım: 4, 2023.

Fındıkoğlu, Z. Fahri; "Türkiye'de Kooperatifçilik,Tatbiki Sosyoloji Denemesi" İst. Üni: 537, İktisat Fakültesi: 63, İsmail Akgün Matbaası, 1953.

Güran, Kurtuluş; "Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis Konuşmaları (1920-1938)", İnkılap Yayınevi, İstanbul, 2020.

İleri, Suphi Nuri; "Koperativler" T.C. Maarif Bakanlığı Yüksek İktisat Okulu Sayı: 110, Basım: 3, İbrahim Horoz Yayınevi (İstanbul), 1945.

İleri, Suphi Nuri; "Koperativler", İstanbul, Bozkurt Basımevi, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret ve Talebe Cemiyeti Neşriyatı: 77, 1935.

İleri, Ülkü; "Tek Partili Dönem'de (1923-1946) İşçi Örgütlerini Güçleştiren ve Hazırlayan Etmenler", TÜHİŞ İş Hukuku ve İktisat Dergisi, c. 21. Sayı: 5-6, Ağustos-Kasım 2008.

Kaçmazoğlu, H. Bayram; "Türk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştırmalar", Birey Yayıncılık: 46, Basım: 2, Eylül 2002.

Kansu, Aykut (2002) "Türkiye'de Korporatist Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları", Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Kemalizm içinde, Cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınları, 253-267.

Kessler, Gerhard; "Kooperatifçilik", İstanbul Üni Yayınları, no: 120, İktisat Fakültesi, no: 11, Çeviren: Z. Fahri Fındıkoğlu, 1940.

Şahinkaya, Serdar; "1923 (İzmir) İktisat Kongersi 96 Yaşında", İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Dergisi, 22-34, Ocak 2016.

Turgut, Serkan; "1930'lar Türkiyesinde Sosyolojinin İki Yüzü: Munis Tekinalp ve Gerhard Kessler" SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2021, Sayı 52, ss. 20-40.

Perinçek, Doğu; "Atatürk'ün C.H.P. Program ve Tüzükleri", 14 Mayıs 1935 Programı, Kaynak Yay, 4. Basım, 2020.

Varlık, Bülent; "İzmir İşçi ve Esnaf Birlikleri Genel Bürosu Nizamnamesi", Kebikeç, Sayı: 5,1997.

Varlık, Bülent; "İZMİR İŞÇİ-ESNAF KURUMLARI BİRLİĞİ YARDIM TALİMATNAMELERİ (1935-1936)", Kebikeç, Sayı: 4, 1996.

Yazıcı, Emir; "Türkiye'de İktisadi Düşünce Tarihi Çalışmalarına Katkısı Bakımından Ord. Prof. Z. Fahri Fındıkoğlu", Marmara Üni, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, İktisat Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi; İstanbul 2010.

Yıldırır, Özlem; "Türkiye'de Kooperatifçilik Düşüncesinin Gelişimi", Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Entitüsü, Dergipark 2003 c. 8 sayı 1 ve 2, 15-24, 01.06.2003.

Dijital Kaynaklar

Ticaret Bakanlığı: https://ticaret.gov.tr/kooperatifcilik/kooperatifler-hakkinda-bilgiler/tarihce#_ftn13a

 

Hasan Hüseyin ÇELİK

Hacettepe Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. 1923-1948 arası Türkiye'nin sosyolojik ve ekonomik yapısını inceliyorum. İncelemelerimde, dönemin kaynaklarını ve dönemi yansıtmada metotlarla uyumlu kaynakları kullanıyorum. Buna ek olarak genel sosyoloji üzerine çalışıyorum.

Aramıza katıl ve
çalışmalarını paylaş!

Okunmasını istediğin bir makalen, yardıma ihtiyacın
olduğu veya merak ettiğin bir konu mu var?

Şimdi Katıl! Atatürk